Home Bölüm 3 - Hikaye - Kapı Zilleri
Post
Cancel

Bölüm 3 - Hikaye - Kapı Zilleri

Bıyıkkent’in kedileri belirsizlikten hoşnutken, kendi tuhaflıklarının ve eğilimlerinin farkındaydılar ve tercihleri konusunda titiz olmayı yeğlerlerdi. Örneğin Arya, sert bir yastık ya da bir kağıt yığını gibi süngerimsi bir his veren güneşlenme noktalarını tercih ediyordu. Eğer güneşlenme noktası standartlarına uymazsa, trajik bir iç çekiş duyulurdu. Kuş izlemeyi oldukça ciddiye alan Mowgli isimli bir kedi vardı ve gözleri tüylü yaratıkların hareketleri üzerindeyken konuşmaya cesaret eden herkese bağırmasıyla ün salmıştı. Başka bir kedi, Poh, kuşları izlerken kendisiyle konuşmayan herkese bağırırdı.

Luna’nın kendine özgü tuhaflığı her güne onu büyüleyen bir şeyle başlamaktı, can sıkıntısını uzak tutan, onu neşeyle kıpırdatan bir şey. Çoğu gün bu, gece boyunca yapılan değişiklikleri tespit etmek için kasabanın etrafında koşuşturmak anlamına gelirdi; Bıyıkkent bazen geceleri kendi kendini yeniden düzenlerdi ve bunu, gece yarısı gezintisine çıkan bir kedi dışında, kimse ertesi sabaha kadar fark etmezdi.

Her sabah kahvaltıdan önce-onun için yemekten daha önemli şeyler olduğundan-Luna farklılıkları keşfetmek için sokakları hızlıca dolaşırdı. Meraktan kör olmuş gözleri ve yapması gerekenden çok daha hızlı dolaşarak, seyyar satıcı arabaları, sabah yürüyüşçüleri ve posta dağıtıcılarına çarpar, arkasında serzenişler bırakırdı.

Bu özel sabahta, Luna, büyük üzüntüsüne rağmen, caddeleri ve ağaçları ve taşları ve çimenleri tam oldukları yerde dururken buldu. Uzun süre ne üzgün, ne sıkılmış, ne de boş kalmaya dayanamayan o, bir sonraki en sevdiği şeye yöneldi: yaramazlıklara (şakalara).

Ve asla eskimeyen bir şaka kapı zili çalmaktı.

Özellikle de kolaylıkla ürken bir kedi olan Blade’in kapısını çalmak.Ne zaman biri onun kapı zilini çalsa, kulübesinden bam! diye bir ses duyulurdu, çünkü tavana çarpacak kadar yükseğe zıplıyordu. Luna ve ona eşlik eden diğer yavru kediler, kıkırdaşırdı ve Blade kapıyı açar açmaz fırlayıp kaçarlardı.

Blade’in ürkekliği kapı zilini çalmayı ilgi çekici kılan tek şey değildi. Bir Bıyıkken kapı zilinin kendisi, sıradan bir kapı zili olmaktan daha sıradışı olmasıyla birlikte zaten eğlendirici bir aletti. Bu alet Arya’nın fikriydi; o bu tür şeylerde ustaydı ve Blade de en iyi arkadaşı olarak Arya’nın fikirlerini hayata geçirmede ustaydı.

Bıyıkkent kapı zilleri şu şekilde üretiliyorlardı: iki bilye dolanıklaştırıcı adı verilen bir şeyle birleştiriliyordu, bu da adından da anlaşılacağı üzere bilyeleri dolanık hale getiriyordu. Birisi bilyelerden birine baktığı zaman, kimse ona bakmamış olduğu halde diğer bilyenin de anında bundan etkilendiği anlamına geliyordu! İki bilye de kırmızı ve mavinin süperpozisyonunda oluyordu, ama birisi onu gözlemlediği zaman bilyelerin ikisi de aynı renge dönüyordu: ya ikisi de kırmızı, ya da ikisi de mavi.

Her evin ön kapısına bir dolanıklaştırıcı yerleştirilmiş ve iki bilye, iki yanda asılı duran bölmelere yerleştirilmişti. Dışarıdaki bölmede, ziyarete gelen bir kedinin mermeri görebileceği bir gözetleme deliği vardı. Bu eylem kapının diğer tarafındaki bilyeyi anında etkilerdi. İkinci bilye bir renge dönüştüğü zaman bağlı olduğu müzik kutusundan ses çıkmaktaydı.

Yetişkin kediler kendi kapı zillerini çok severlerdi ama yavru kediler çok daha fazla severlerdi. Özellikle Luna, bir bilyeye bakmadan başka bir bilyeye bakarak bilyenin durumunu anında değiştirebilmesinden fazlalıkla keyif alırdı. Ve bu değişimin, kulübenin sakinine haber vermek için çınlayan bir ses çıkarmasından…

Kapı zilleri ve Blade ve aklından geçen harika seslerle birlikte Luna, bir suç ortağı aramaya koyuldu. Tesadüfen Soya’ya rastladı, göğsünde beyaz bir elmas bulunan, hışırdayan plastikleri ve yüksek yerlerde uzanmayı seven, çekingen ama meraklı siyah bir kedi yavrusu. Luna onu bulduğunda soya, biraz uzanmak için Belediye Binası’nın yan tarafına tırmanmaya çalışıyordu.

“Hihihi,” diye seslendi Luna. “Biraz yaramazlığa var mısın, Soya?” Bir yavru kedi olarak Soya için yaramazlığa her zaman yer vardı. Vakit kaybetmeden, inşacı kedinin evine doğru koşturmaya başladılar.

Süphesiz Blade, mutfağındaydı ve tavandaki şüpheli bir noktaya dikkatle bakıyordu. Kasabanın kedilerinden biri için özel yapılmış bir ürün teslim etmesi gerektiğinden, patisinde küçük bir paket tutuyordu, ama gözlerini o noktadan ayıramıyordu. Ne olduğunu anlaması gerekti!

O sırada, şaşırtıcı olmayan bir şekilde Luna, Soya’yı zil bölmesinin içine bakması için dürttü. Bilye mavi renge döndü, dolayısıyla kapının öteki tarafındaki bilye de aynı şekilde mavi renge döndü ve kapı zili çaldı.

Şaşırtıcı olmayacak bir şekilde sese, yavru kedileri kahkaha krizlerine sokan gürültülü birer bam! ve karışmış iplik eşlik etti.

Doğası gereği Blade, ani çınlama sesiyle refleksif bir şekilde sıçramış ve başını tavana çarpmıştı. Haberi olmadan şüpheli leke bu esnada alnına da sıçramıştı. Sıçramıştı çünkü, şüpheli nokta aslında bir uğur böceğiydi ve o an bir kedinin kafasına tünemenin tavanda durmaktan daha eğlenceli olup olmadığını test etmeye karar vermişti.

Blade, önce kafasını çarptığına, sonra da artık bomboş olan tavana homurdanarak ters ters baktı ve ardından ön kapıya yöneldi.

Kapıyı açtığında kimsenin olmadığını gördü ve homurdandı.Haylaz kediler, bahse girerim onlardı. Şüpheli nokta incelememi böldüler. Şimdi Mowgli’nin kuşları izlerken hissettiklerini anlayabiliyorum.

Gizlendikleri çalının arkasından Luna ve Soya, neşeyle fısıldaştılar ve inşacı kedinin sokağa bakıp içeri geri dönmesini izlediler. Blade’in kapı zilini çalmak çok eğlenceliydi, bu yüzden tekrar yapmaya karar verdiler.

“Beşe kadar sayalım ve tekrar çalalım,” dedi Luna. Dolanıklaştırıcıları harekete geçirdikten sonra bilyeleri yeniden dolanık hâle getirmek, birkaç saniye sürerdi.

“Soya onaylarcasına başını salladı ve saymaya başladı: “Bir.”

“İki,” dedi Luna.

“Sekiz.”

“Kelebek!”

“Nerede?”

“Orada.”

“Eee! Yakala, yakala! Sol. Hayır, sağ! Sağsol!”

Soya’nın coşkulu ama faydasız açıklamalarıyla Luna, havada parıldayan bir kelebeği yakalamaya çalıştı. Böyle birkaç keyifli an geçirip durdular, ta ki Luna neden orada olduklarını hatırlayana kadar.

“Dur,” dedi Luna. “Önce zili çalıp, sonra yakalayalım mı?”

Soya onayladı.

Zili bir kez daha çaldılar; bu sefer delikten bakan kişi Luna’ydı. Bilye kırmızıya döndü, ve ardından gelen bam! sesiyle o kadar neşelendiler ki kelebeği tamamen unuttular.

Uğur böceği, ani sarsılma yüzünden sinirlendi ve kedi kafalarının tünemek için uygun olmadıklarına kanaat getirip, tavana geri zıpladı. Ama Blade üstündeki şüpheli noktanın tekrar göründüğünü fark etmeden hışımla ön kapıya gitti, öfkelenmişti.

Kapıyı ardına kadar açtı, kimseyi bulmadığına şaşırmadı ve öğle vakti güneş ışığına doğru bağırdı: “Senin yaptığını biliyorum Luna! Sen ve beni rahatsız etmeye ikna ettiğin diğer yavru kediler. Beni rahat bırakın, yoksa… yoksa..” pençesinde tuttuğu pakete baktı. “Sana bir iş yaptırırım!”

Bir cevap gelmedi, zaten olmasını da beklemiyordu. Ama bir planı vardı.

Benzersiz bir dramatik yetenekle, kapıyı kapatıyormuş gibi yaptı. Gözetleyebileceği şekilde, kapıyı çok az aralık bıraktı.

Ancak Luna, plan ve şaka konusunda uzman olduğu için bunu önceden tahmin edip ve Soya’ya şöyle söyledi:

“Zili çalma sırası sende. Hadi git! Ben arkanı kollayacağım.” Ve göğsünde beyaz bir elmas deseni bulunan, saf kedi yavrusu tam da bunu yaptığında, Luna bu ekstra yaramazlıktan büyük bir sevinçle sessizce; arkasında bir kedinin kedi yavrusunu azarlarken çıkardığı homurtularla oradan uzaklaştı.

Verandaya geri döndüklerinde, azarlama sona ermişti, Blade paketi, pişman olan Soya’nın pençelerine bıraktı ve teslimatı yapması için onu görevlendirdi. Bu da şüpheli noktayı huzur içinde düşünmekte tamamen özgür olduğu anlamına geliyordu.




Bölüm 3 Kısım 2 - Açıklama - Çoklu Kübitler, Dolanıklık, ve Bell Durumları